Ergenlik Nedir? Belirtileri ve Bu Dönemde Yaşanan Problemler Nelerdir?

Ergenlik! Kafaların en karışık olduğu, muhakemenin, akıl yürütüp doğru kararlar vermenin öğrenildiği zor bir dönem. Tıpkı freni tutmayan Ferrari gibi. Dürtülerin patladığı, bunu denetleyecek zihinsel mekanizmaların da gelişmeye çalıştığı bir dönem. Ama sancılı geçecek diye bir kural yok.

Ergenlik 11-14 yaş arasında başlıyor. İnsan beyninin ilk 3 yılı haricindeki en büyük değişimi yaşadığı yaş aralığı. Ortalama olarak 24 yaşa kadar devam ediyor.

Gençlerdeki değişiklikler; bağımsızlık kazanma isteği, grup içinde ya da romantik ilişkilerde ait olma duygusu, uygun cinsiyet rolü elde etme, ahlaki kavramların etik kuralların oturması, ileride nasıl bir hayat yaşamak istediğine dair temellerin atılması, hayallerin hedeflere dönmesi, çocuklukta idealize edilen anne babanın değersizleşmesi, gözden düşmesi hep bu dönemlerde başlıyor.

Çatışma olmazsa büyüme olmaz. O yüzden çatışma olması çok makbul. Çocuk hayır diyebiliyorsa, artık kendini anne babadan ayrı bir birey olarak konumlandırabiliyorsa bilin ki her şey yolunda. Bir ergenin en büyük ihtiyacı: hem mesafe hem de bağların devam etmesi, kopuş değil!

Fransız psikanalist Serge Tisseron, teknoloji ve çocuk üzerine dünyada en kapsamlı psikolojik araştırmayı yapan kişidir. Ona göre en erken 9, en geç 12 yaşında çocuğa cep telefonu alınabilir. Türkiye’de ise çocuklara cep telefonu alma yaşı 11. Artık dönem değiştiği için, çocuğun sosyal gruplara dahil olup aynı oyunları oynayıp aynı dili konuşabilmesi için cep telefonu olması önemli hale geliyor. Serge Tisseron, ergenlikte oynanan play station gibi oyunları çocuğun öfke dürtüsünü aktarıp deşarj olması için önemli buluyor. Agresif dürtü doyum arar, gerçek hayat yerine oyun alanında ya da boksta ya da sporda bunu atması iyidir.

Bilgisayarla çok vakit geçiren çocuk bağımlı olacak diye bir kural yok. Gençler 16 yaşına kadar günde 2-3 saat oynuyor. Zaten 16 yaşından sonra oynama süresi azalmaya başlıyor. Çocuğun bağımlı olup olmadığını anlama kriterleri ise şöyle;

  • Sosyal ilişkinin azlığı
  • Kullanılmadığında yoksunluk yaşanması
  • Giderek artan dozlarda oynama
  • Akademik hayatın olumsuz etkilenmesi

Eğer haftalık kullanım 35 saati geçiyorsa ve akademik ve sosyal alan zarar görüyorsa mutlaka destek alınmalı, anne baba sınır koymalı. ”Bu sana zarar veriyor, biz sana yardım etmek istiyoruz, ne yapalım? Günde kaç saat oynarsan dersine zaman kalır? Gel hadi bir işbirliği yapalım seninle :)” demek çok makbul.

3 çeşit aile var; otoriter aile, esnek aile, demokratik aile. İlkinde askeri düzen ve kurallar var, çocuğa söz hakkı yok. Çocuğa zorla kurallar kabul ettirilmeye çalışılır. İkincisinde düzen yok, çocuğa sınırsız söz hakkı verilir, mutlu olsun diye ne zaman ne isterse yapmasına izin verilir. Üçüncüsünde ise düzen de var çocuğun söz hakkı da var. En ideali. Evde kurallar hep birlikte konur, çocuğun taleplerine kayıtsız kalınmaz.

Demokratik aile yaklaşımına ilişkin ufak bir örnek:

Genç: Saçımın uçlarını pembeye boyatıcam.

Baba: Aslında çok beğendiğim bir saç şekli değil. Ama sanırım sana yakışır. Arkadaşların ne düşünüyor?

Genç: Herkes yaptır diyor, Melis de yaptırdı.

Baba: okul bu işi nasıl karşılar sence?

Genç: Bilmem.

Baba: Bu konuda başının derde girmemesi için okulun bu konuya nasıl yaklaşacağını öğrenelim önce istersen. Okul kurallarına aykırı gelmiyorsa tabii boyat. Yoksa yazın denersin.

Genç: ok, sorayım.

  • Özgürlük konusundaki ölçüt çocuğun yaşı değil, olgunluk düzeyi olmalı. Çocuğa zamanında kendini yönetme fırsatı verilmediyse, örneğin 9 yaşında hala yediği yemeğe karışılmış, okul çantası annesi tarafından hazırlanmışsa, o çocuk otonom bir birey olmaya henüz aday değildir. Bireyselleşmeyi ya çok şiddetli ister ya da çok pasif bir genç olur.
  • Anne baba çok koruyucu ve kaygılı ise, gence denemesi ve keşfetmesi için izin vermiyorsa; ergen birey aşırı dikkatli ve sıkılgan, öz saygıdan ve özgüvenden yoksun, ailesinden ayrılmakta güçlük çeken ve duygusal olarak bağımlı bir birey olarak kalabilir.
  • Unutmayın, o artık bir birey. Sizin hayallerinizi gerçekleştirmek zorunda değil. Hatta hayallerini sizinle paylaşmak zorunda değil. Eskiden anne babadan aldığı duygusal desteği şimdi arkadaşlarından alıyor. Sırlar, onun doğal bir parçası. Telefonuna şifre koyması normal.
  • Eleştirerek, duygu sömürüsü yaparak, tirip atarak konuşmayın. Bunun yerine ona ne hissettiğinizi söyleyin. “yüzünü göremiyoruz, yeter artık sokaklarda sürttüğün” demek yerine “Seni özledim, birlikte bir plan yapalım” diyin.
  • Nasıl kural koymalı? Altın kural şu ki kurallar tutarlı olmalı. Bir gün öyle bir gün böyle olmamalı. “Biz” dili kullanmak önemli. İyi polis kötü polis olmamalı, “Annen ve baban olarak BİZ böyle düşünüyoruz” denmeli. Anneanne, babaanne, teyze farklı telden çalmamalı, anne babanın kurallarına uyulmalı. Kurallar ve sınırlar aniden belirmemeli, önceden gence söylenmeli. Sadece genç değil, o kurallara evin tüm bireyleri saygı göstermeli.” Burada bizim kurallarımız geçerli, ileride kendi evin olduğunda sen de kendi bildiğini yaparsın” demek tehlikeli, çocuğa kendini ait hissettirmeyen, BİZ duygusundan uzak cümleler edilmemeli.
  • Model olmak önemli. Kurallara ve sınırlara saygı gösteren ebeveyn=kurallara saygı gösteren genç. Örneğin, anne baba çocuğun cep telefonunu ondan habersiz karıştırırsa (ki bunu hemen anlıyorlar), gencin güveni sarsılıyor ve artık o da sınırlara saygı göstermiyor.
  • Peki kurallara uymazsa ne yapıcaz? Ceza, dayak, hakaret, küsmek, nutuk çekmek, başkalarını örnek göstermek ASLA OLMAMALI! Ceza değil de BEDEL ödemeli. Davranışının doğal sonucunu görmesine ve o sonucu yaşamsına izin verin. Bırakın sorumluluk alsın. Başına gelecek o kötü durumla o baş etsin. “Kıyamam” diyip de ona daha büyük kötülük etmeyin. Tercihlerinin ve yaptıklarının sorumluluğunu alması gerekiyor, lütfen izin verin. Örneğin, bırakın ödevini yapmayınca ertesi gün düşük not alsın. Sabah uyanamayıp servisi kaçırsın. Taksiyle gidiyorsa harçlığından kendisi karşılasın. Okul müdürüne açıklamayı o yapsın. İçinde bulunduğu durumla eldeki imkanlarıyla o başa çıksın. Siz sakin kalın.
  • Cinsellik mevzuu önemli. 12 yaşa kadar bedenimizdeki değişimler hakkında bilgi verilmeli, mümkünse kendi bedenimizden değil de kitap ve videolar üzerinden. Size soru gelirse “bilmiyorum” demeyin. 18 yaş altı aktif cinsel hayatın fiziki, psikolojik ve hukuki ne gibi sorunlar yaratabileceğinin bilgisi verilmeli.
  • Alkol ve madde bağımlılığı çok tehlikeli. Genellikle aile bağları gevşek ise, kendisinin önemsenmediğini düşünüyorsa, aile içinde bir yeri olduğuna inanmıyorsa, kendine güvenilmediğini düşünüyorsa kötü alışkanlıklara daha yatkın oluyorlar. Aile dışındaki ortamlara kendilerini daha fazla “atma” eğilimine giriyorlar. Arkadaş çevresi değiştiyse, derslerde dramatik bir düşüş varsa, fazla para harcamaya başladıysa, ten renginde solma varsa dikkat!
  • Fazla özgür bırakılan gençler, kendilerine sahip çıkılmadığı hissine kapılır. Aslında gençler sınır ister! Ebeveynlerin koydukları sınırlar, makul olduğu sürece, çocukta önemsendiği ve sevildiği hissini yaratır.
  • Dinlemek önemlidir, çünkü genç anlaşılmak ister. Dinlerken televizyonu, dergiyi telefonu bir kenara bırakın ve tüm dikkati ona verin. Eleştirmeyin, onu yalan söylemeye sevk etmeyin. Gerçekten başı derde girdiğinde sizden yardım isteme cesaretini gösterebilmesine izin verin.
  • Bedenin büyümesine psikolojik büyümenin de eşlik etmesini istiyorsak tek başına yapabileceği şeyleri teşvik edin. Yaz kampları, hafta sonu planları, partiler konusunda teşvik edin. Gerekirse biraz üzülmelerine izin verin, hayal kırıklığı olmadan büyüme olmuyor.
  • Uzlaşma sürecinde her iki tarafında belirli bir ölçüde kazanç elde etmesi gerekir ki bu bir müzakere tekniğidir. Karşı tarafın, kaybeden olduğu duygusuna kapılmaması gerekir. Kaybeden taraf olma ve kaybı kabullenme 17 yaşa kadar zor hazmedilir ve öfke duygusu tetiklenebilir.
  • Genç, saygı görmek ister. Çocuk muamelesi yapmayın. Kendi uymadığınız kurallara onun uymasını beklemeyin. Haksız olduğunuz durumlarda ondan özür dileyin. Hatasını kabullenen bir ebeveyn modeline sahip olmak, bir gence verebileceğiniz en güzel hediyedir.
  • Övgüyü, gencin karakterine ve kişiliğine değil, çabalarına ve performansına yapın. Aksi takdirde ileride başkalarının ne düşündüklerine fazla önem veren bireyler olması kaçınılmazdır. “sen bir meleksin” ya da “sen çok beceriklisin” yerine “ arabayı çok güzel yıkamışsın, yeni gibi olmuş” ya da “yaptığın maket harika gözüküyor” demek çok daha faydalı.
  • Evde sürekli gergin ve mutsuz bir ortam varsa, kavga tartışma bitmiyorsa, gencin de mutsuz olması kaçınılmazdır.
  • En iyi olmak zorunda değilsin!” mesajı verin. Mükemmelliyetçi yaklaşımlar çocuğu kaygıya sürükler. Genç ya pes eder ya da gereksiz bir hırsla kendini psikolojik rahatsızlıklara sürükler.

Unutmayın, gençler bizim geleceğimiz. Onların psikolojisi, mutluluğu, hayatla baş etme becerisi sizin ellerinizde. Lütfen hoyratça, umarsızca davranmayın, özen gösterin. Zaman ayırın, emek verin. Kafa yorun, çaba gösterin. Ebeveynlik sadece çocuğun karnını doyurup cebine para koyup, onu kursa ya da okula göndermek değildir. Ebeveynlik “Her ne olursa olsun, her ne yaparsan yap ben buradayım” diyebilmektir. Bunu sadece içinden geçirmek değil çocuğunun yüzüne yüzüne de söyleyebilmek kıymetlidir. Her ne sıkıntının içinde bulunuyorsan bulun, anne baba olarak kendini geçip çocuğuna sevgini göstermendir, elinden tutup desteğini hissettirmendir. Emektir. Eleştirmeden, yargılamadan koşulsuzca sevgini verebilmektir, sadece sözlerle değil davranışlarınla da gösterebilmektir. Bu iş part-time ya da vakit kalırsa yapılacak bir iş değildir, hele ki “nası olsa anası ilgileniyo”, “bakıcısı iyi bakıyo”, “anneannesine emanet” diyerek kenarda yatmak bencilliktir. Kendi ananızdan babanızdan görmemiş olsanız bile, tüm bunlar SİZİN asli vazifenizdir.

Sağlıklı, mutlu, sevgi dolu, aklı selim, psikolojisi düzgün çocuklar yetiştirmeniz dileğiyle…

 

KAYNAK: Bilgianteni.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir